Cezaevindeyken, konservatuara gardiyanlar eşliğinde gidip gelir.
"Konservatuvarla cezaevi arasında iki cadde vardı zaten. Gardiyan okula kadar getirip bırakıyordu beni, akşamüzeri de alıyordu. Okuldakiler zaman zaman şüpheleniyordu durumumdan çünkü bilmiyorlardı cezaevinde olduğumu."
Cezaevinden çıktıktan sonra mahkumlarla tiyatro yapmak için cezaevine gitmeye devam eder.
"O zamanlar radyoda arananların listesi okunurdu, yakalandıktan sonra listeden ismin çıkardı. Ben yakalandığım için listede ismim yoktu. Onlara Almanya'da olduğumu söylemişlerdi. Tam sekiz güzel yılım gitmişti. Ama çıktığım gün kendime bir söz verdim; cezaevine tekrar gideceğim! 1981 yılında mahkumlarla gönüllü olarak tiyatro yapmaya başladım. Mahkumlardan bir grup oluşturdum, ilk oyunumuzu o zaman sahneye koyduk."
Turgay Baba'nın mahkumlar grubu oyun oynar, aileleri onları izlemeye gelir.
"Çocuklar gelirdi babasını, annesini seyretmeye. Oyun biter, misafirler gider, o koca koca adamlar sahneden iner, ailesinin oturduğu koltukları koklardı. Çocuğum olmadığını ve olmayacağını biliyorlardı. Bu galalar ve oyunlar sayesinde mahkumların çocuklarıyla tanışmaya başladım. Çocukların mutluluklarını gördüğümde küçük küçük para vermekten ötesini yapmak istedim. Önce kendi evlerinde okutmaya başladım. Erzaklarını alıyordum, kiralarını ödüyordum. Tüm bunların altından kalkabilmek içintiyatro dışında iş yapmam gerekiyordu."
Naylon torba satar. Ankara OSTİM'de bir çay ocağı açar. Gelen parayla çocuklara destek olmaya çalışır.
"O zamanlar TRT'de Ferhunde Hanımlar dizisinde oynuyordum. O da bir yere kadar yetiyordu. Ama o para epey güçlendirmişti beni. Eşimle konuştum ve çocukları almaya karar verdik. Anne baba çaresiz kalınca çocuklar sokağa ve suça yöneliyor."
İlk çocuğu şimdi 45 yaşında, adı Ali ama soyadını vermek istemiyor çünkü bir yerde yöneticidir.
"Ali'yi okutuyordum ama evinde kalıyordu. Benim de aklım ondaydı çünkü Ali'nin babası cezaevindeydi. Ama şöyle bir durum var, babalar içerde olunca anneler çalışmıyorsa, çocuklar ne yapacak? Ya babasının suçuna iştirak ediyor ya da başka yollara. Mesela uyuşturucudan baba içeri girmiş, karşısındaki avukat öyle bir para istiyor ki; kadın kocasını kurtarabilmek için o işi yapmak zorunda kalıyor. Bir zincirin halkası bu iş."
Çocukları okutmak için beş tane ev kurar.
"Bu yükün altından kalkmak için çalışıyorum. Raci Şaşmaz da sağolsun. Bana dersen ki "Evin var mı?" Yok. Arabam var bir tane. Şu anda 23 çocuğum var. 11'i üniversitede okuyor, ufaklarım var, ortaokul lise çağında. Uşak Eşme'de Düz köyünde daha ufaklar var, onlar da çoban çocuklarıyla birlikte toprağı bilerek büyüyor. Çocuklarımın hepsi tarlayı, ağacı, toprağı bilir."
Evlerde küçük çocukların başında bir dostunun eşi durur.
"Büyükler kendilerine emanet. Zaten büyükler artık küçüklere sahip çıkıyor, yardımcı oluyor. Zincirleme devam ediyor bu durum. Üstelik her tür düşüncelerinde özgürler.Ailelerin bazıları çocuklar mesleklerini eline alınca aramaya başladı. Bu çok acı. Özellikle kız çocuklarının ailelerinin "Ne yapıyorsun?" diye sorması lazımdı. Soranlar var da, çok az. İşe girince aramak olmaz, vicdan yapmak olmaz."
Küçük bir kız, "Turgay Baba dedikleri sen misin?" diye sorar.
"Babası Buca Cezaevi'nde kalan mahkum oyuncularımdandı. Gala yaptık, aileler de gelmişti. Merve Sultan Elgün de kardeşi ve annesiyle oradaydı. Maltaya yani cezaevinin büyük koridoruna girdim. Yürürken iki kız çocuğu geldi elimden tuttu, biri "Turgay Baba dedikleri sen misin?" diye lafa girdi. "Biz okumak istiyoruz" dediler. "Tamam, sen kimin kızısın?" dedim, "Yogi'nin" dedi. Yogi'nin kalbi çok güzeldir. Şiir yazar, oyunculuğu vardır... "Ne olacaksın kız?" dedim. "Savcı" dedi."
Sultan'ın savcı olma isteği bir ziyaret sırasında yaşadıklarıyla ortaya çıkar.
"İçeri girerlerken üst araması sırasında o dönemin cezaevi savcısı saçlarını okşamış onların. O gün karar vermişti ve bunu dediğinde daha 12 yaşındaydı. Babasından izin aldık, Sultan'ı ve kardeşi Sare'yi aldım. "Hiçbir şeyine karışmayacaksınız" dedim. Sare de yüksek hemşirelik kazandı. Pikniğe giderdik kucaklarında test çözerlerdi. Tutunmak zorundalar. Hukuk fakültesini kazandı. Okulu bitirip savcılık sınavlarına hazırlanmaya başlayınca ben neredeyse bunalıma girdim."
Turgay Baba'nın en büyük mutluluğu çocukların bir meslek sahibi olmalarıdır.
"Kimileri yönetici oluyor, kimi başka pozisyonlarda görev alıyor. Çocukların geçmişleri bilindiğinde farklı davranmaya başlanıyor. Sultan sınavlara hazırlanırken, saçları ağardı, sarılık geçirdi. Çok sıkıntılar yaşadı. O sırada hep aklımdan şu geçiyordu; "Benden kaynaklı sıkıntı yaşar mı, babasından dolayı sıkıntı yaşar mı? Savcı olacak ama her şeyini araştırıyorlar. Kendi kendimi yiyordum. Ona da belli edemiyorum. Sınav bitti, başarmıştı. O gün bütün dünya benim oldu."
"Ben sadece seni doğurttum kızım ama Turgay Baban sahip çıktı."
Sultan'ın babası cezaevinden çıktıktan sonra bu cümleyi söyler. "Tüm çocuklarım ailelerine gitsin istiyorum."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder